27 Haziran 2009 Cumartesi
Aşk Gider Acısı KaLır !
Ama öyle çarpar ki kalbin, duracak gibi aldatır seni.
Bahardan sonra yaz gelir…
Hepimiz biliriz, sabun köpüğü gibidir yaz aşkları.
Bence öyle basit değil.
YaLnızLığım !
Kimi zaman çığlık, kimi zaman gözyaşı…
Düğüm düğüm bir şeyler sıralanır boğazına.
Ağlarsın ağlayamazsın.
Sevgidir, acıdır, umuda duyulan umutsuzluktur.
Bütün dünya sığmıştır gözüne.
AyrıLık NotLarı !
Çok kımıldayanlar düşüyor.
Sonbahar…
Serin.
İnsan kar yağınca değil, böyle çapkın, birden geliveren
Sonbahar serinliklerinde yaşıyor soğuğu., üşümeyi..
Sonra hafif ateş yanaklarda…
Görmeden Sevmek !
Yüreğime oturur.
Yüreğime saplanır gibi,
Seyrelterek beni,
Seni bana hatırlatır.Herkesin düşleri var,herkesin rüyaları.Herkesin umutları,herkesin yaşamak istedikleri.Hani nerde dersin,olmasını istediklerim.Aslında sen nerdesin meselesidir bu, sen yanlış yerlerde mi koşuşturursun yaşamın.Ne ararsın ve ne beklersin.Nedendir bu zalim feleğin ettikleri,ağzıma çaldığı bir kaşık bal, sonrası yaşam boyunca görmediğim bir yüzü aramak.
Suskun Yüreklim
Seni Düşünüyorum SevgiLi !
Kelimelerden köprüler kurabilmek, bazen de söylemeden bilebilmek istiyorum seni. Senin kelimelerinde; benim içimin en derininde sakladıklarımı bulmak istiyorum. Dünyaya senin gözlerinden baktığımda; hiç yabancılık çekmeyeceğimi bilmek istiyorum. Yaşamlarımızın o incecik detaylarında bulduğumuz yakınlıkları, aynılıkları paylaşabilmek istiyorum.
26 Haziran 2009 Cuma
Dolunay İnsan Davranışlarını Etkiler mi ?
Akıl İle Zeka Arasında Fark Nedir ?
İnsan Korkunca Niçin Dişleri Birbirine Vurur ?
Santrançta şah niçin o kadar pasiftir ?
Mezara Niçin Çiçek Konulur ?
Yapıştırıcılar Nasıl Yapıştırıyor ?
Dünyanın En Çok Söylenen Şarkısı !
Çinliler Neden Çubukla Yemek Yerler ?
İnsanlar Neden İçki Kadehlerini Tokuştururlar ?
Bu konuda iki ayrı açıklama vardır. 1) İnsanların beş duyusunu tatmin amacıyla şarap kadehini sofrada çın sesiye tokuşturmak. Şarabın rengi, görme; diliyle tat alma; burunla koklama;eliyle dokurma,ve çın sesiyle işitme. Şarap bütün duyguları tatmin eder anlamını taşır. 2)Antik çağlarda bir insanın düşmanını yemeğe davet edip,ona zehirli içki sunması doğal sayılıyordu. Ev sahibi içkinin zehirsiz olduğunu kanıtlamak için kendi içkisini havaya kaldırır ve misafirin içkisinden bir yudumun kendi kadehine dökülmesini isterdi. Sonra aynı anda içkilerini içerlerdi. Misafir böyle durumda ev sahibine güvenini göstermek için kadehini ev sahibinin yukarı kaldırdığı kadehe hafifçe vurur, çın sesiyle içkiyi denemeye gerek olmadığını gösterirdi.
1 Nisan Şakasının Kökeni !
25 Haziran 2009 Perşembe
KANLI HESAPLAŞMA
Tokyo’daki göçmen toplulukları belirsiz yaşamlar yaşamaktadırlar. Japonlar onları ne kabullenmekte ne de hoş karşılamaktadır.Popüler topluluklar onlara uzak durmakta, Yakuzalar onların peşini bırakmamaktadır ve göçmen toplulukları günlerini bulunup ülkelerine iade edilme korkusu altında geçirmektedirler.
Kuzey Çin’deki Heilongjian’dan dürüst, çalışkan traktör tamircisi Steelhead için burası yabancı bir dünyadır. Steelhead, kendisinden daha önce Tokyo’ya giden sevgilisiyle irtibatı kaybettikten sonra, Tokyo’ya tehlikeli bir yolculuk yapmaya karar verir.
Xiu Xiu’yu bulmak için Tokyo’nun hassas bir noktasında yeterince uzun yaşamaya çalışan Steelhead, göçmenlerin sadece Japon yeraltı dünyasının değil aynı zamanda Çinli gangsterlerin yaptığı baskı korkusu olmadan yaşamak istiyorlarsa, birleşerek ayakta kalmak zorunda olduklarının farkına varır.
Steelhead, adam gibi yaşama arayışında kendini Yakuza’sıyla karşı karşıya gelip dövüşürken bulur. Kaderin garip bir cilvesi olarak Steelhead aynı zamanda, Xiu Xiu’nun Japon kimliği edindiğini ve Yakuza şefi olmak üzere olan hırslı Eguchi’yle evlendiğini de öğrenir.(sinemamilliyet)
Yönetmen
Tung-Shing Yee
Senaryo
Tung-Shing Yee
Tin Nam Chun
Oyuncular
Jackie Chan
Naoto Takenaka
Daniel Wu
Xu Jinglei
Xiu Xiu
Masaya Kato
Tür
Aksiyon - Dram
Görüntü Yönetmeni
Nobuyasu Kita
Müzik
Peter Kam
Gösterim Tarihi
12 Haziran 2009 Cuma
Ülke
Hong Kong
Yıl
2009
Sure
120 dakika
AŞK ATEŞİ
Sylvia (Charlize Theron), hayatındaki her şeyi değiştiren kırılma noktasının peşinde, geçmişine doğru yoğun ve duygusal bir yolculuğa çıkan gizemli bir kadındır.Bir restoranda işletmeci olan Sylvia, içindeki ateşi, işindeki soğukkanlılığıyla maskelemektedir. Maria ise Meksika’da babası ve en yakın arkadaşıyla mutlu mesut bir hayat sürmektedir. Ancak trajik bir kaza her şeyi değiştirir. Mariana ve Santiago, New Mexico sınırındaki ebeveynlerinin ani ölümünden sonra beklenmedik bir şekilde aşık olurlar. Terk edilmiş bir karavanda, Gina (Kim Basinger) ve Nick (Joaquim de Almeida) arasında yaşanan yasak aşkın fırtınası, Sylvia ve diğer karakterlerin hayatlarını bambaşka bir şekle sokar.(sinemamilliyet)
Yönetmen
Guillermo Arriaga
Senaryo
Guillermo Arriaga
Oyuncular
Charlize Theron
Kim Basinger
Jennifer Lawrence
José María Yazpik
Joaquim de Almeida
Tessa Ia
Diego J. Torres
Tür
Dram
Görüntü Yönetmeni
Robert Elswit
John Toll
Müzik
Omar Rodriguez-Lopez
Hans Zimmer
Gösterim Tarihi
12 Haziran 2009 Cuma
Ülke
ABD
Arjantin
Yıl
2008
Sure
111 dakika
17 YENİDEN
1989 yılında lise son sınıf öğrencisi olan Mike O’Donnell (Zac Efron) okulun basket takımının yıldızıdır. Üniversite bursu ve parlak bir gelecek avucunun içindedir. Ama o her şeyi elinin tersiyle itip, bebek beklediğini yeni öğrendiği kız arkadaşı Scarlet’la yaşamaya karar verir.
Yaklaşık 20 yıl sonra, Mike’ın (Matthew Perry) şaşalı günleri kesinlikle geride kalmıştır. Scarlet’la (Leslie Mann) evliliği paramparçadır, işteki terfi onu es geçmiştir, ergenlik çağındaki oğlu onun bir zavallı olduğunu düşünmektedir, ve lisede bir inekken sonradan teknoloji milyarderi olan en iyi arkadaşı Ned’in (Thomas Lennon) yanında yaşamaya mecbur kalmıştır.
Ama Mike’a ikinci bir şans verilir ve mucizevi bir şekilde 17 yaşına geri döner. Mike’ın görünümü belki 17 yaşında gibidir, ama otuz küsur yaşındaki tavırları 2009 yılının son sınıf öğrencileri arasında hiç de havalı olmaz.
Mike en iyi yıllarını yeniden yakalamaya çabalarken başına gelmiş en iyi şeyleri kaybedebilir. (sinemamilliyet)
Yönetmen
Burr Steers
Senaryo
Jason Filardi
Oyuncular
Zac Efron
Leslie Mann
Thomas Lennon
Matthew Perry
Tyler Steelman
Allison Miller
Sterling Knight
Tür
Dram - Komedi
Görüntü Yönetmeni
Cinematography by
Müzik
Rolfe Kent
Gösterim Tarihi
19 Haziran 2009 Cuma
Ülke
ABD
Yıl
2009
Sure
102 dakika
Dragonball Evolution
Göze çok fazla hitap eden inanılmaz dövüş sahneleriyle dolu ve yabancı ülkelerde küçük-büyük hayran kitleleri yaratabilen “Dragonball” adlı çizgi filmden beyaz perdeye uyarlanan filmde Ejder Tanrısı nın dünyaya mirası olan 7 ejder topunu onları biraraya getiren kişiye istediği bir dileği gerçekleştirme şansı tanımaktadır. “Namek” adlı gezegende mutluluğu bulamayan “Piccolo” dünyayı ziyaret ederek bu gücün farkına varacaktır. Fakat onun bilmediği engel “Saiyan” adlı yokolmuş bir gezegenden henüz bebekken dünyaya gönderilen ve içinde bir Saiyan savaşçısı ruhu taşıyan “Goku”nun gücünü dünyadaki ustası “Master Roshi”nin de yardımıyla keşfetmesi olacaktır. (sinemalarcom)
Yapım:
2009 ~ ABD, Japonya
Tür:
Aksiyon, Bilim Kurgu, Fantastik, Gerilim, Macera
Yönetmen:
James Wong
Senaryo:
Ben Ramsey, Akira Toriyama
Yapımcı:
Stephen Chow, Rich Thorne, Rodney Liber
Görüntü Yönetmeni:
Robert McLachlan
Müzik:
Brian Tyler
Dağıtım:
Tiglon
Süre:
1 saat 25 dk
Gösterim Tarihi:
19 Haziran 2009 (Türkiye)
TEKLİF
Kitap editörü Margaret sınır dışı edilerek ülkesi Kanada’ya gönderilmesi gündeme gelince hemen aklını çalıştırır ve yıllardır çile çektirdiği ezik asistanı Andrew ile nişanlı olduğunu hükümet yetkililerine bildirir. Ancak asistanı bu yalana ortak olmak için kendince bazı koşullar öne sürer. Zoraki çiftimiz, damat adayının ailesiyle tanışmak için Alaska’nın yolunu tutmak zorunda da kalacaktır. Büyük şehirde daima kontrollü bir kadın olan Margaret, orada karşılaşacağı birbirinden komik durumlar karşısında sudan çıkmış balığa döner. Peşlerindeki göçmenlik bürosu yetkililerini başlarından savmak için düzenledikleri göstermelik nikah sırasında Margaret ile Andrew, bu plana sonuna kadar bağlı kalacaklarına istemeden de olsa yemin etmek zorunda kalırlar. Üstelik çok tehlikeli sonuçlara yol açacağını bile bile. (sinemaekolay)
Gösterim tarihi
19 Haziran 2009
Yönetmen
Anne Fletcher
Oyuncular
Sandra Bullock , Ryan Reynolds , Malin Akerman , Craig T. Nelson
Senaryo
Pete Chiarelli
Müzik
Aaron Zigman
Görüntü yön
Oliver Stapleton
Tür
Romantik / Komedi
Süre
Yapım yılı
2009
Ülke
ABD
Dağıtıcı
UIP
12 Tuzak
Milyonlarca dolarla kaçmaya çalışan Miles Jackson’ı, New Orleans polisi Danny Bexter durdurmayı başarır. Ancak Miles’ın kız arkadaşı yanlışlıkla öldürülür. Hapse giren Miles bir yıl sonra hapisten kaçmayı başarır ve Danny’nin peşine düşer. Danny ile alay ederek ona 12 tane çözülmesi imkansız görevler verir. Danny’nin bu 12 raundu geçmesi sonucu kız arkadaşı Molly’nin hayatı kurtulacaktır. (sinemaekolay)
Gösterim tarihi
19 Haziran 2009
Yönetmen
Renny Harlin
Oyuncular
John Cena , Aidan Gillen , Ashley Scott.
Senaryo
Daniel Kunka
Müzik
Trevor Rabin
Görüntü yön
David Boyd
Tür
Aksiyon / Gerilim
Süre
108 dk.
Yapım yılı
2009
Ülke
ABD
Dağıtıcı
Tiglon
Windowsunuzun Filmini İzleyin !
Başlat ==> ÇAlıştır ==> telnet towel.blinkenlights.nl (Biraz Bekleyin..)
Yarım Kalan Devrim
16 Haziran 1961 günü Devlet Demiryolları Fabrikaları ve Cer Dairelerinin yönetici ve mühendislerinden 20 kadarı Ankara� da bir toplantıya çağrıldılar.
Toplantıya başkanlık eden Genel Müdür Yardımcısı Emin BOZOĞLU, Ulaştırma Bakanlığından alınan bir yazıyı okudu. Yazıda � Ordunun cadde binek ihtiyacını karşılayacak bir otomobil tipinin geliştirilmesi � görevinin TCDD İşletmesine verildiği ve bu amaçla 1.400.000.-TL ödenek ayrıldığı belirtiliyordu.
Verilen termin 29 Ekim 1961, yani tanınan süre 4.5 aydı. Bu süre içinde bu çapta bir geliştirme çalışması yapılabilir miydi ? Bırakınız geliştirmeyi, hiçten yola çıkarak, çalışabilecek bir otomobil yapılabilir, böyle bir mucize gerçekleştirilebilir miydi? Toplantıda söz alanların çoğu böyle bir projede seve seve çalışmaya hazır olduklarını, fakat böylesine kısa bir sürede sonuç alınabileceğini sanmadıklarını dile getirmeye çalışmış, bir kısmı da � hayır � demişlerdi.
Tüm ülkede ise üniversitesinden, basınına, bir avuç sanayicisinden, politikacısına, sesini duyurabilen herkes Türkiye�de ne otomobil, ne de motor yapılabileceğine inanıyor, özel sohbetlerde, röportajlarda, hatta film gösterili konferanslarda bu görüş vurgulanıyordu...
Devamını merak ediyor musunuz?
http://www.devrimotomobil.com/
http://www.metacafe.com/watch/2329817/devr_m_otomob_l_n_n_aci_dirami/
http://vidopa.com/video/mmm2329133__YARIMKALANDEVR%C4%B0MOTOMOB%C4%B0L%C4%B0BELGESEL%C4%B0.html
22 Haziran 2009 Pazartesi
TRANSFORMERS
En İyi 50 Film:43. sırada
Sinemalar.com Puanı:8.6/10IMDB
Puanı:7.4/10
Yapım:2007 ~ ABD
Tür:Aksiyon, Bilim Kurgu, Macera
Yönetmen:Michael Bay
Senaryo:Roberto Orci, Alex Kurtzman
Yapımcı:Steven Spielberg, Michael Bay
Görüntü Yönetmeni:Mitchell Amundsen
Müzik:Steve Jablonsky
Filmin Websitesi:www.transformersmovie.com
Süre:2 saat 23 dk
Gösterim Tarihi:06 Temmuz 2007 (Türkiye)
Hepimizin bildiği gibi dünyamızda organik kökenli yaşam formatları vardır. Cybertron gezegeni ise başka mekanizmalara kolayca dönüşebilme yeteneğine sahip olan robotların gezegenidir. Bu robotlara �Transform� denir. Her transformer�ın kendine özgü bir dönüşerek değişme şekli vardır.
Transformer�lar iki farklı kampa bölünmüşlerdir. Bir tarafta kısaca Autobotlar denen iyi robotlar vardır. Bunların yöneticiliğini Optimus Prime yapmaktadır ki 18 tekerlekli kırmızı renkli bir kamyona dönüşmüştür. Diğer tarafta ise şeytani ruhlu ve kötü niyetli Decepticonlar vardır. Bunların yöneticisi ise bir silaha dönüşmüş olan Megatron�dur.
Cybertron gezegeninde Energon Küpleri adı verilen yakıt stoklarının azalması üzerine her iki taraf yeni kaynak arayışıyla uzay yolculuğuna başlar. Yeni enerji kaynağı arayışları onları ihtiyaç duydukları mineraller ve kimyasallar açısından çok zengin olan dünya gezegenine getirecektir. Kendilerini kolaylıkla arabalara, deniz araçlarına, uçaklara, kamyonlara, teknolojik cihazlara, hatta insanlara dönüştürebilen Tranformerlar, dünyamızın çok kıymetli doğal kaynaklarının kontrolünü ele geçirebilmek için bir savaş başlatacaklardır.
ÖLÜM YARIŞI
ABD Tür:Aksiyon, Gerilim, Macera
Yönetmen:Paul W.S. Anderson Senaryo:Paul W.S. Anderson, J.F. Lawton
Yapımcı:Tom Cruise, Paul W.S. Anderson, Roger Corman, Paula Wagner, Jeremy Bolt Görüntü Yönetmeni:Scott Kevan Müzik:Paul Haslinger Dağıtım:UIP Filmcilik Websitesi:www.deathracemovie.net/index.php
Süre:1 saat 45 dk
Gösterim Tarihi:17 Ekim 2008 (Türkiye)
Filmin özeti:
Azılı suçlularla tıkabasa dolu bir hapishanenin yöneticileri, cezaevindeki mahkumları birbirleriyle dövüşmeye zorlayarak, bol miktarda para kazanabilecekleri, tüyler ürpertici bir çeşit gladyatör oyunu düzenlemeye karar verirler. Adrenalin yüklü, şiddet arzusuyla yanıp tutuşan mahkumlarsa bir arenaya çıkıp birbirleriyle ölesiye mücadele etmeye dünden hazırdırlar.
Üç şampiyonluk kazanmış otomobil yarışçısı Jensen Ames (Jason Statham), vahşi koşulların hüküm sürdüğü bu dünyada hayatta kalmayı başarma konusunda bir uzman olup çıkmıştır. Eski bir dolandırıcı olan Ames, tam hayatını düzene koyduğunu düşündüğü bir anda işlemediği bir cinayet yüzünden hapse atılmıştır.
Öldürülmesi imkansız olarak kabul edilen mistik sürücü Frankenstein maskesini giymek zorunda bırakılan Ames�ın önüne, Cezaevi�nin despot yöneticisi (Joan Allen) tarafından iki seçenek konulur: Gladyatör oyununa katılırsa özgürlüğüne kavuşabilecek, katılmazsa hücreye kapatılıp orada çürümeye terk edilecektir.
Yüzü metalik bir maskeyle kapatılan Ames üç gün boyunca devam edecek son derece zorlu bir ölüm yarışında hayatta kalmaya çalışır. Bu sürede özgürlüğüne kavuşabilmek için dünyanın en acımasız mahkumlarına karşı ölümüne mücadele etmek zorundadır. Makineli tüfekler, alev makineleri ve el bombası mancınıklarıyla donatılmış bir otomobil kullanan bu çaresiz adam, dünyanın en vahşi sporunu kazanabilmek için önüne çıkan her engeli ve her kişiyi yok etmek zorundadır.
AKIL OYUNLARI
Bir dahinin heyecan dolu öyküsü olan A Beautiful Mind, bir matematikçi olan John Forbes Nash Jr.ın gerçek hayat hikayesinden esinleniyor. Yakışıklı ama bir o kadar egzantrik olan Nash henüz oldukça gençken büyük bir keşfe imza atmış ve bir anda uluslararası üne sahip olmanın eşiğine gelmişti. Fakat Nash'in olağanüstü dehası şizofreni engeliyle karşı karşıya kalmıştı. Diğer birçoğunu yok eden zorluklara karşı Nash savaşmayı denedi ve karısı Alicia'nın büyük desteğiyle 1994'te Nobel Ödülünü kazandı. Yaşayan bir efsane olan Nash şu anda da çalışmalarına devam etmekte.
Yıl 1947'dir ve John Forbes Nash Jr. (Russell Crowe), matematik mastırını yapmak için Princeton'a gelir ve Princeton'ın en prestijli grubu olan Ivy Leauge'e girer. Nash'in buraya uyum sağlaması kolay olmayacaktır çünkü sosyal konulardaki detaylar ya da derslere katılmak onun için pek anlam ifade etmemektedir. Onun tek bir amacı vardır: tamamıyle orjinal bir düşünce bulabilmek. Ancak bunu yapabildiğinde kendisinin bir önemi olacağına inanmaktadır.
Princeton'ın matematik bölümünde acımasızca devam eden bir rekabet vardır ve Nash'in sınıf arkadaşları onun başarısızlığını görmeyi dört gözle beklemektedirler. Yine de ona tahammül etmekte ve farkında olmadan onu başarı yolunda tahrik etmektedirler. Bir gece onlarla birlikte bir barda eğlenirken, arkadaşlarının sarışın bir kıza gösterdikleri reaksiyon Nash’in dikkatini çeker. Aralarındaki rekabete yakından tanık olduğunda uzun zamandır beklediği şeye, kendi büyük teorisine ulaşır. Nash'in "rekabetin matematiği" teorisi modern ekonominin babası sayılan Adam Smith’in doktrinlerine tam anlamıyla zıttır ve bu durum 150 yıldır inanılanın terkedilmesine yol açmanın dışında Nash'in hayatını da sonsuza dek değiştirecektir.
Nash daha sonra MIT'de araştırma ve öğretim görevlisi olur ama bu onu tatmin etmez. Bilim II. Dünya Savaşı'nda Amerika'nın en büyük kurtarıcısı olmuştur ve Nash şimdi soğuk savaşın galibi olma yolunda önemli bir rol oynamaya can atmaktadır. Bu arzusunu gerçekleştirebilmesini sağlayacak teklif William Parcher'dan gelir. Parcher, Nash'i düşmanın kodlarını kıran adam olarak çok gizli bir görevde kullanmak istemektedir.
Nash, bu işe balıklama atlar ama bir yandan da MIT'deki görevine devam etmektedir. Ve hayatı boyunca üzerinde hiç kafa yormadığı bir konuyu yani aşkı ona ilk kez yaşatacak olan Alicia Larde adındaki fizik öğrencisiyle de burada tanışır.
Nash, Alicia ile evlenir ama ona Parcher'la çalıştığı gizli görevden bahsedemez. Çalışma, gizlilik ve tehlike elbet bir gün Nash'e zarar verecektir ve o gün geldiğinde Nash kendini saplantılar ve kuruntularla dolu bir dünyada koybolmuş bulacaktır. Hastalığın tıp dilindeki adı ise paranoik şizofrenidir.
Kocasının içinde bulunduğu durum yüzünden harap olan Alicia, yenik düşmüş bir dahiyi sevmenin zorluğu altında ezillirken savaşmaktan vazgeçmeyecektir. Her yeni gün daha büyük zorluklar getirse de Alicia aşık olduğu bu karizmatik adamın bir an bile olsa dikkatini çekebildiğini gördüğünde ona olan bağlılığı yeniden güçlenmektedir. Onun bu bitmeyen aşkı ve inancı sayesinde John Nash tedavisi imkansız denen bu hastalığa karşı savaşmaya karar verir.
ALACAKARANLIK-TWİLİGHT
Yapım :
2008, ABD
Tür :
Aksiyon / Dram / Fantastik / Gerilim / Gizem / Korku / Romantik
Yönetmen :
Catherine Hardwicke
Senaryo :
Melissa Rosenberg, Stephenie Meyer (Kitap)
Oyuncular :
Kristen Stewart, Billy Burke, Robert Pattinson, Kellan Lutz, Ned Bellamy, Elizabeth Reaser, Sarah Clarke, Peter Facinelli, Cam Gigandet, Nikki Reed, Michael Welch, Justin Chon, Jackson Rathbone, Rachelle Lefevre, Stephenie Meyer, Taylor Lautner, Christian Serratos, Ashley Greene, Anna Kendrick, Matt Bushell, Brianna Womick, Gil Birmingham, Gavin Bristol, Trish Egan, Katie Powers, Ayanna Berkshire, Catherine Grimme, Sean Mcgrath, Hunter Jackson, Alexander Mendeluk, Bryce Flint-sommerville, Solomon Trimble, Gregory Tyree Boyce, Edi Gathegi
Yapımcı :
Wyck Godfrey, Michele Imperato, Karen Rosenfelt, Jamie Marshall, Greg Mooradian, Mark Morgan, Patrick Thomas Smith
Görüntü Yönetmeni :
Elliot Davis, Carter Burwell
Müzik :
Carter Burwell, Claude Debussy, İron And Wine, Linkin Park, Paramore , Muse , Cranberries , The Black Ghosts
Dağıtım :
Tiglon
Süre :
2 saat, 02 dk.
Özet
On yedi yaşındaki Isabella Swan babası Charlie ile birlikte yaşamak üzere küçük bir kasaba olan Forks, Washington’a taşınır. Burada yüz sekiz yaşında bir vampir olup, on yedi yaşında görünen gizemli sınıf arkadaşı Edward Cullen ile tanışır. Edward’ın ilk başlarda romantizmden uzak durmaya çalışmasına rağmen sonrasında birbirlerine aşık olurlar. Üç göçebe vampir James, Victoria ve Laurent geldiğinde Bella’nın hayatı tehlikeye girer ve Edward’ın ailesi Alice, Carlisle, Esme, Jasper, Emmett ve Rosalie onun hayatını çok geç olmadan kurtarmak için uğraşırlar.
TİTANİK
Yapım:1997 ~ ABD
Tür:Dram, Gerilim, Romantik
Yönetmen:James Cameron
Senaryo:James Cameron
Yapımcı:James Cameron
Görüntü Yönetmeni:Russell Carpenter
Müzik:Céline Dion, James Horner
Filmin Websitesi:www.titanicmovie.com/index2.html
Süre:3 saat 14 dkGösterim
Tarihi:13 Şubat 1998 (Türkiye)
İnsan elinden çıkmış en büyük ve en gösterişli yüzen araç olan Titanic yola koyuldu. Batmaz, sarsılmaz denilen bu büyük lüks yolcu gemisinde yolculuk yapmak, 20. Yüzyılın muhteşem bir rüyasıydı. Ancak bu büyük rüya sadece 4.5 gün serecek ve anısını bir sonraki yüzyıla bile taşıyacak büyüklükte bir kabusa dönüşecekti. İşte bugün bile heyecan uyandıran bu acı ancak bir o kadar da sinematografik felaket hikayesini bu kez James Cameron'un yönetiminde ve sinema tarihinin gördüğü en büyük bütçeyle gerçekleştirilmiş son versiyonuyla izliyoruz. Geminin ilk ve son yolculuğuyla örtüşen, kısa soluklu ama ölümsüz bir aşk öyküsüne yer veren Cameron, Titanic kadar büyük bir aşk öyküsü merkez alarak, bu bildik felaketi farklı bir tarzda anlatmak istemiş. Aşıklar ise son dönemde yükselen yetenekli genç oyuncular kuşağının öne çıkan isimlerinden Kate Winslet ve Leonardo Di Caprio. 1998'de 14 dalda Oscar adayı olan Titanic, 11 dalda heykelcik kazandı dünyaca büyük bir felaket olan titanic sinemadada felaket etkisi yaratmıştır.
Terminator 4: Salvation

Yapım:2009 ~ ABD, Almanya, İngiltere
Tür:Aksiyon, Bilim Kurgu, Fantastik, Gerilim, Macera, Savaş
Yönetmen:McG Senaryo:James Cameron, Michael Ferris, John Brancato, David C. Wilson
Yapımcı:Anjalika Mathur Nigam, Jeanne Allgood, James Middleton, Jeffrey Silver, Victor Kubicek, Moritz Borman, Derek Anderson Görüntü Yönetmeni:Shane Hurlbut
Müzik:Danny Elfman
Dağıtım:Warner Bros
Filmin Websitesi:terminatorsalvation.warnerbros.com
Süre:1 saat 55 dk
Gösterim Tarihi:05 Haziran 2009 (Türkiye)
Yıl 2018.
Mahşer Günü gelip, modern uygarlığı yıkarak geçti. Bir Terminatör ordusu kıyamet sonrası dünyada kol geziyor, terk edilmiş şehirlerde ve çöllerde saklanan insanları öldürüyor ya da yakalıyor. Ama hayatta kalan insanlardan oluşan küçük grupların organize olarak kurduğu Direniş hareketi, yeraltı sığınaklarında saklanıyor ve fırsat bulduğunda kendilerinden sayıca çok üstün düşman kuvvetlerine vuruyor.
Terminatörleri kontrol eden Skynet, 14 yıl önce bilinç kazanmış ve bir anda yaratıcılarına baş kaldırıp habersiz dünyaya nükleer kıyımı getirmiş bir yapay zekâ.
Mahşer Günü�nün geldiğini gören yalnızca bir kişi var. Kaderi, insanlığın kaderiyle bağlantılı olan tek kişi: John Connor (Christian Bale).
Dünya şimdi Connor�un hayatı boyunca uyarıldığı geleceğin eşiğinde. Ama yepyeni bir şey, insanlığın bu savaşta bir şansı olduğuna dair inancını sarstı: bu garip, yeni dünyada uyanmadan önce son hatırladığı, idam sırasını beklemek olan Marcus Wright�ın (Sam Worthington) ortaya çıkışı.
Connor, Marcus�un güvenilir biri olup olmadığına karar vermek zorundadır. Ancak Connor ve Marcus, Direniş�i tamamen bitirmek için yeni stratejiler geliştiren Skynet�in bitmek bilmeyen saldırılarına karşı koyabilmek için ortak bir zeminde durmalı, Skynet�e sızıp düşmanla yüz yüze gelmelidirler.
ZENGİN OL YA DA UĞRUNDA ÖL
[/color][/i]Eğer Hikayeyi Bildiğini Düşünüyorsan Adamı Hiç Tanımıyorsun Ünlü hip-hop yıldızı Curtis �50 Cent� Jackson, başarılı yönetmen Jim Sheridan�ın yönettiği bu sert kent dramasıyla ilk defa beyazperdede! Neredeyse öldürücü bir silahlı çatışmanın ardından Marcus (�50 Cent�), bir rap şarkıcısı olarak başarı kazanmadan önce Bronx�da var olmak için eski bir mahkum olan arkadaşıyla birlikte uyuşturucu ticaretine başladığı yıllara geri döner.
Yüzüklerin Efendisi(The Lord Of The Rings)
Tür : Macera / Fantastik
Gösterim Tarihi : 21 Aralık 2001
Yönetmen : Peter Jackson
Senaryo : Philippa Boyens , Peter Jackson , J.R.R. Tolkien (Kitap)
Görüntü Yönetmeni : Andrew Lesnie
Müzik : Howard Shore , Enya
Yapım : 2001, Yeni Zelanda / ABD , 178 dk.
Oyuncular
Ian McKellen (Gandalf the Grey) , Liv Tyler (Arwen Undomiel) , Viggo Mortensen (Aragorn) , Cate Blanchett (Galadriel) , Christopher Lee (Saruman the White) , Ian Holm (Bilbo Baggins) , Elijah Wood (Frodo Baggins) , Sean Astin (Samwise "Sam" Gamgee) , John Rhys-Davies (Gimli) , Hugo Weaving (Elrond) , Billy Boyd (Peregrin "Pippin" Took) , Dominic Monaghan (Meriadoc "Merry" Brandybuck) , Orlando Bloom (Legolas Greenleaf) , Sean Bean (Boromir)
Asırlardır kayıp olan yüzük bulunur ve kaderin garip bir cilvesi sonucu, küçük bir Hobbit olan Frodo'nun eline geçer. İhtiyar Gandalf, bu yüzüğün Kara Lord Sauron'a ait özel yüzük olduğunu anlar. Frodo'nun yapması gereken, Kıyamet'in Çatlakları olarak anılan diyara dalarak epik bir mücadeleye girişmek ve bu yüzüğü ebediyen ortadan kaldırmaktır.
Neyse ki yalnız çıkmayacaktır bu zorlu yolculuğa: Gandalf'ın yanısıra, bir elf olan Legolas, cüce Gimli; izci Aragorn, savaşçı Boromir ve Frodo'nun kendisi gibi Hobbit olan üç arkadaşı Merry, Pippin ve Samwise da onunla gelirler.
Dağlar, ormanlar, kar, kaleler, nehirler ve ovalar boyunca, karşılarına çıkan şeytani güçlere karşı savaşarak ilerler bu grup. Yüzüğü yoketme görevini yerine getirerek, Karanlık Lordlar hükümranlığını içinde bulundukları gerçeklikten silmektir amaçları...
Yüzüklerin Efendisi: İki Kule
Tür : Macera / Fantastik
Gösterim Tarihi : 20 Aralık 2002
Yönetmen : Peter Jackson
Senaryo : Philippa Boyens , Peter Jackson , Stephen Sinclair , Frances Walsh , J.R.R. Tolkien (Kitap)
Görüntü Yönetmeni : Andrew Lesnie
Müzik : Howard Shore
Yapım : 2002, Yeni Zelanda / ABD , 179 dk.
Oyuncular
Elijah Wood (Frodo Baggins) , Billy Boyd (Peregrin "Pippin" Took) , Dominic Monaghan (Meriadoc "Merry" Brandybuck) , Sean Astin (Samwise "Sam" Gamgee) , Cate Blanchett (Galadriel) , Orlando Bloom (Legolas Greenleaf) , Viggo Mortensen (Aragorn/Yolgezer) , John Rhys-Davies (Gimli/Ağaçsakal) , Ian McKellen (Ak Gandalf) , Christopher Lee (Ak Saruman) , Liv Tyler (Arwen Akşamyıldızı) , Miranda Otto (Eowyn) , Andy Serkis (Gollum/Sméagol) , Bernard Hill (Rohan Kralı Théoden) , David Wenham (Faramir) , Hugo Weaving (Elrond) , Brad Dourif (Gríma Solucandil) , Karl Urban (Éomer)
İkinci film, ilkinin kaldığı yerden devam ediyor. Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin bu bölümünde, Yüzük Kardeşliği üyelerinin her birinin, kardeşlik bozulduktan sonra başlarına gelenler anlatılıyor. Kahramanlarımız, gruplar halinde Orta Dünya'nın en tehlikeli yerlerinde maceralar yaşayacaklar, yeni kavimler ve çoktan unutulmuş medeniyetlerle tanışacaklar.
Frodo ve Sam, yanlarında zorunlu işbirliği yapacakları eski bir dost(!) olduğu halde Tek Yüzük'ü düşmanın tam kalbine götürmeye çalışırken, diğer hobbitler Urukhai'nin elinden kurtulabilecek mi? Karanlık tarafa geçmiş olan Saruman'ın yaptıkları yanına mı kalacak? Gandalf olmadan kahramanlarımızın başarılı olma şansı ne? Büyük karanlığın gelişi ve Yüzük Savaşı'na dek olanların anlatılacağı İki Kule, kuşkusuz üçlemenin en heyecanlı bölümlerinden birini oluşturuyor.
ESARETİN BEDELİ

IMDB sitesinde 420,000'den fazla kişinin oylarıyla 10 üzerinden 9,2 puan almış ve gelmiş geçmiş en iyi filmi seçilmiştir. Aynı zamanda tüm türler arasında dünyanın en beğenilen ilk 3 filmi arasındadır.
Konusu : Şaibeli bir şekilde karısını öldürmek suçundan Shawshank Hapishanesi`ne gönderilen Andy Dufresne (Tim Robbins), burada hiç alışık olmadığı bir hayat mücadelesi vermeye başlar. Hapishanede tanıştığı Ellis Boyd Redding (Morgan Freeman) en yakın dostu olur ve kendi deneyimleriyle Dufresne'e mücadele gücü verir. Bundan bir kaç yıl sonra Shawshank Hapishanesi`ne bir grup daha gelir. Bunlardan bir tanesi Tom, Andy Dufresne ile tanışır. Tom da Andy`nin suçsuz olduğunu söyler. Ama hapishane müdürü Tom`u öldürtür. Bir gün Andy odasında yoktur. Hapishane müdürü, gardiyanlar, en yakın arkadaşı Red`e sorarlar, ama kimse bilmiyordur. Müdür çılgına döner. Andy`nin keskisiyle yaptığı taşlardan birini duvardaki postere atar ve poster delinir. Posteri kaldırdıklarında bir tünel görürler. Andy 19 yıl boyunca keskiyle kazdığı bu tünelden kaçmıştır. Red onun kurtulmasına çok sevinir. Daha sonra onu özlemeye başlar. Red`e hapishane tarafından her 10 yıl da bir sordukları "ıslah oldun mu?" sorusu sorulur. Red de daha önceki cevapalarından farklı gayet haklı cevaplar verir. Konuşmalarında inandırıcıklar vardır. Serbest bırakılır. Özgürlüğüne kavuşur. Andy`e verdiği sözü tutar. Onu bulmak için Meksika`da okyanusun kıyısında bir kasabaya gider, ve orada buluşurlar.
Filme Olan İlgi : Stephen King'in Rita Hayworth and Shawshank Redemption adlı novellasından sinemaya uyarlandı ve gösterildiği ülkelerde büyük ilgiyle karşılandı. 1994'te 7 dalda Oscar'a aday gösterildi fakat başrolünde Tom Hanks'in oynadığı Forrest Gump adlı film ödüle layık görüldü.
GLADYATÖR
Gladyatör, özgün ismiyle Gladiator, 2000 yılı tarihli bir tarihi aksiyon filmidir. Russell Crowe ve Joaquin Phoenix'in başrollerde olduğu filmin yönetmeni ise Ridley Scott'tur. Film 73. Akademi Ödüllerinden, En İyi Film Ödülü dahil, beş ödüle lâyık görülmüştür.
Konusu : General Maximus’un imparatorluk içerisinde yükselmesi karşısında kıskançlığa kapılan tahtın varisi Commodus, general ile ailesinin derhal öldürülmesi emrini çıkarır. Ölümden zor kurtulan Maximus’u artık kölelik yaşamı beklemetedir. Arenaya gönderilerek orada bir gladyatör olarak eğitilir. Yıllar sonra Roma’ya geri döndüğünde tek bir amacı vardır. Yeni İmparator Commodus’u öldürerek karısıyla oğlunun katledilmesinin intikamını almak...
Maximus arenalarda geçen yılları boyunca çok önemli bir gerçeği öğrenmiştir. İmparatorun gücü ne kadar fazla olursa olsun halkın iradesi ondan çok daha güçlüdür ve intikamını alabilmenin tek yolu imparatorluğunun en büyük kahramanı olabilmekten geçmektedir.
Roma’daki büyük Colloseum Arenası’nın tam ortasında durmakta olan Romalı gladyatör, bakışları imparatorun locasına dikilmiş halde kararı beklemektedir. Yaşamın ve ölümün gücünü elinde bulunduran imparatorun baş parmağı havaya kalkmış durumdadır. Ucunun aşağıya dönmesiyle birlikte imparatorluğun acımasız yasaları işleyecek ve yendiği rakibini öldürmesi için gladyatöre gerekli sinyali vermiş olacaktır.
ÇIK ARAMIZDAN
Yeni nişanlanmış olan Ben Murphy (John Krasinski) ve Sadie Jones (Mandy Moore) ortak hayatlarına başlamak ve sonsuza dek mutlu yaşamak için sabırsızlanmaktadırlar. Sorun şudur ki Sadie’nin aile kilisesi St. Augustine’i Peder Frank (Robin Williams) idare etmektedir ve patenti kendisine ait olan “sağlam” evliliğe hazırlık kursunu bitirmedikleri takdirde, Ben ve Sadie’nin birlikteliğini kutsamayacaktır. Peder Frank’in insafsız dersler, tuhaf ev ödevleri ve bazı mahremiyet ihlallerinden oluşan katı ders programı Ben ile Sadie’nin ilişkisini sınava tâbi tutar.
Sonsuza dek mutlu yaşamak bir yana, acaba ilişkileri mihraba gidebilecek kadar güçlü müdür?
PEARL HARBOR

Rafe Mc Cawley (Ben Affleck) ile Danny Walker (Josh Hartnett), çocukluk yaşlarından itibaren, çok iyi dost olarak birlikte büyüyen cesur iki genç pilottur. Okuldan mezun olduktan sonra Amerikan Hava Kuvvetlerine yazılırlar. Rafe, Birleşik Amerika Donanmasında görev yapan güzel ve cesur hemşire Evelyn Stewart’a (Kate Beckinsale) aşık olmuştur. Ama onun savaş tutkusu bu iki sevgiliyi ayırır.
İdealist bir genç olan Rafe, 2. Dünya Savaşının giderek kızışması karşısında Avrupa kıtasında Nazilere karşı mücadele eden Eagle Squadron birliğine katılmaya karar verir. Gönüllülerden oluşan bu birlikte Amerikalı, Kanadalı, Avustralyalı, İsveçli ve diğer tarafsız ülkelerden gelen pilotlar vardır. Döneceğine söz vererek sevgilisinden ve en yakın arkadaşından ayrılarak Manş Denizinin yolunu tutar. Aynı sıralarda Evelyn ile Danny’nin tayini Pasifik Cenneti olarak bilinen Hawaii’deki Pearl Harbor’a çıkar.
Yönetmen : Michael Bay
Senaryo : Randall Wallace
Oyuncular : Ben Affleck, Josh Hartnett, Kate Beckinsale, Cuba Gooding Jr., Alec Baldwin
Filmin Türü : Savaş Filmi, Drama
Orijinal Adı : Pearl Harbor
Yapımcı Firma : Jerry Bruckheimer Films
Yapım Yılı : 2001
Yapım Ülkesi : ABD
Orijinal Dili : İnglizce
Filmin Süresi : 283 dakika
Dağıtıcı Firma : UIP
Vizyon Tarihi : 08.06.2001
Güneşi Gördüm
Mayınların arasında, doğuda bir sınır köyü...
25 yıldır iki tarafın arasında kalan çaresiz insanlar...
Zorunlu göç uygulaması nedeniyle doğup büyüdükleri topraklardan, köklerinden ayrılmak zorunda kalan Altun aileleri, köklerinden koparak bir bilinmeze doğru yola çıkarlar.
Davut Altun, ailesiyle birlikte kaçak yollardan da olsa en kısa zamanda Norveç'e gitmeyi istemektedir. Haydar Altun ve ailesi içinse göç yolu İstanbul'a doğrudur...
Yolculuk başlamıştır...
Bitmek bilmez fıtınalardan geçip gelmiş, yollarını kaybetmiş, çaresizce bir çıkış arayan insanların, kendi güneşinden koparılmış ve geleceğin bilinmezliğinde kaybolmuş çocukların, bir göçün hikayesidir...
Her türlü ayrımcılığa ve ötekileştirmeye karşı duran, savaşın, kavganın, kendine benzemeyeni hor görmenin sorunun ta kendisi olduğunu söyleyen bu filmde anlatılan: hepimizin, memleketimizin, Türkiye'nin hikayesidir...
Babam Ve Oğlum
Tür : Dram
Gösterim Tarihi : 18 Kasım 2005
Yönetmen : Çağan Irmak
Senaryo : Çağan Irmak
Görüntü Yönetmeni : Rıdvan Ülgen
Yapım : 2005, Türkiye , 108 dk.
Oyuncular
Fikret Kuşkan (Sadık) , Çetin Tekindor (Hüseyin Efendi) , Hümeyra (Babaanne) , Şerif Sezer (Küs Teyze) , Özge Özberk (Sadık'ın sevgilisi) , Binnur Kaya (Hanife) , Ege Tanman (Deniz) , Yetkin Dikinciler (Amca) , Halit Ergenç
Deniz, yedi yaşında tam bir şehir çocuğudur. 80 darbesinde annesini kaybetmiştir ve İstanbul'da babasıyla yaşamaktadır. Günün birinde babası, Sadık'la beraber Ege�deki ufak bir kasabaya doğru yola çıkar. Böylece dedesi Hüseyin Efendi'yle tanışır.
Hüseyin Efendi okuması için İstanbul�a yolladığı oğlu Sadık�ı politik olaylara karıştığı için evlatlıktan reddetmiştir. Babasıyla yıllardır dargın olan Sadık, istese de istemese de, doğduğu topraklara dönmek zorundadır çünkü oğlunu emanet edebileceği tek kişi kendi babasıdır.
Deniz bir yandan alışık olmadığı kasaba hayatına uyum sağlamaya çalışırken, diğer yandan da büyüklerin arasında olup bitenleri deşifre etmeye çalışır. Bu sevimli ufaklık ailenin yıllardır içine gömdüğü acılarla yüzleşmesine sebep olacak, baba ve oğul arasındaki buzları yavaş yavaş eritecektir.
Ülkemizin genç yönetmenlerinden Çağan Irmak yine kendisine ait olan bir hikayeyle, Türkiye'nin 80'li yıllarına sevimli bir çocuğun gözlerinden bakıyor.
|
A.R.O.G

Gösterim Tarihi : 5 Aralık 2008
Yönetmen : Cem Yılmaz Ali Taner Baltacı
Senaryo : Cem Yılmaz
Yapım : 2008, Türkiye , 128 dk.
Oyuncular
Cem Yılmaz (Arif) , Özge Özberk (Ceku) , Zafer Algöz , Ozan Güven , Nil Karaibrahimgil , Metin Keçeci
Ali Taner Baltacı ile Cem Yılmaz�ın yönettiği A.R.O.G: Bir Yontmataş Filmi, Fida Film � CMYLMZ Fikirsanat tarafından vizyona çıkarılıyor. A.R.O.G.�un �ilk 3 dakika�sının çekimleri İstanbul Film Stüdyolarında hazırlanan özel dekorlarda gerçekleşti.
Filmde kullanılan �yaratık� için Anima stüdyolarında pek çok sayıda maket çalışması yapıldı. Uzaktan kumanda ile hareketli hazırlanan yaratığın modellemesi ve üretimi toplam iki ay sürdü.
Filmde, G.O.R.A gezegeninde tutsak olan Arif'e büyük kin besleyen Komutan Logar, onu zaman makinesiyle bir milyon yıl öncesine gönderir. Taş Devri insanları, dinozorlar ve prehistorik kuşların yer aldığı komedide Arif'in yeni maceralarını izleyeceğiz.
MURO

Gösterim Tarihi : 5 Aralık 2008
Yönetmen : Zübeyr Şaşmaz
Senaryo : Raci Şaşmaz , Bahadır Özdener , Cüneyt Aysan
Görüntü Yönetmeni : Selahattin Sancaklı
Müzik : J. P. Smadj & Cem Yıldız
Yapım : 2008, Türkiye
Oyuncular
Eray Türk , Mustafa Üstündağ , Şefik Onatoğlu , Selim Erdoğan , Nataliya Bondarenko , Dariya Litvinova , Evrim Alasya
.Cezaevinden çıkan Muro ile Çeto, devrimi köyden başlatmak üzere memleketlerine dönerler. İlk planları evlenip yuva kurmak, örnek birer devrimci olmaktır. Oysa köyde onları bir sürpriz beklemektedir.
Muhtar, Muro ile Çeto�yu hapisteyken iki Rus kadınla evlendirmiştir. Muro ile Çeto�nun devrim ütopyasını gerçekleştirmeleri için; kadınları bulup boşanmaları gerekmektedir. Bunun için İstanbul�a dönen Muro ile Çeto�nun başına gelmeyen kalmaz.
Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde devrimci jargonu ve yardımcısı Çeto�yla girdiği tartışmalarla tanınan ve �Nalet olsun içimdeki insan sevgisine� repliğini dilimize pelesenk eden Muro�nun maceraları özellikle dizinin hayranlarını sinema salonlarına sürükleyeceğe benziyor
Youtube Get v4.9.11
Youtube da izlediğiniz videoları bilgisayarınıza indirmek için kullanabileceğiniz kullanışlı ve başarılı bir yazılımdır. Videoları Flv formatında bilgisayarınıza indirir. Ayrıca Kendi içerisinde indirdiğiniz videoları değişik formatlara dönüştürebilirsiniz.
Dönüştürebildiği Formatlar:
* Avi
* Wmv
* Mov
* Mp4
* 3gp
Genel Özellikler:
*İndirdiğiniz videoları hangi dizine kaydetmek istediğinizi seçebilirsiniz.
*Kullanıcı dostu arayüzü sayeside ''sürükle-bırak'' tekniğini kullanarak video url sini yazabilirsiniz.
*Programı sadece indirdiğiniz dosyaları çevirmek için kullanmazsınız.
*Bilgisayarınızdaki diğer video dosyalarınıda istediğiniz formata dönüştürebilirsiniz.
İndirmek İçin
--) TIKLA (--
GOM Player 2.1.18.4762 Türkçe
GOM Player, harika özelliklere sahip bir çoklu ortam oynatıcısı.
Bir çoklu ortam oynatıcısında aradığınız hemen her özellik GOM Player'da var.
Ayrıca her özelliğini ayrıntılı bir şekilde kendinize göre ayarlayabiliyorsunuz.
Skin (Tema) desteğine de sahip olan yazılım, sistem kaynaklarınızı sömürmüyor.
Gömülü codec sistemi sayesinde AVI, MPEG, DivX, XviD, AC3, OGG, MP4 gibi popüler dosya
formatlarını doğrudan oynatabiliyor. Yani ekstra codec paketleri kurmanıza gerek kalmıyor.
Program ayrıca patentli teknolojisi sayesinde bozuk olan veya o an indirmekte olduğunuz
ve henüz tamamlanmamış olan AVI dosyalarını oynatabiliyor.
Ekran görüntüsü yakalama, m3u, pls, asx gibi oynatma listelerini
destekleme gibi ek özellikleri de barındırmaktadır.
Çok gelişmiş bir film altyazı desteğide sunar.
İndermek İçin
--) TIKLA (--
Face Smoother 2.0
Face Smoother (yüz yumuşatıcı) özel bir fotoğraf düzenleme programıdır. Bazen yüz teniniz fotoğraflarda düzgün gözükmez.
Face Smoother ile fotoğraftaki teni kolay ve hızlı bir şekilde yumuşatarak daha güzel görünmesini sağlayabilirsiniz.
İndirmek için
--) TIKLA (--
Ömer Hayyam
Gerek Hayyam'ın zamanında, gerek sonraki çağlarda yazılan kaynaklarda çağının bütün bilgilerini edindiği, o alanlarda derin tartışmalara girdiği, fıkıh, ilahiyat, kıraat, edebiyat, tarih, fizik ve astronomi okuttuğu yazılıdır. Ebu'l Hasan Ali El-Beyaki onun çok bilgili bir kimse olduğunu, fakat müderrislik hayatının pek başarılı olmadığını bildirir. Ayrıca Zemahşeri ile uzun boylu tartışmalara giriştiğini, onun derslerine bile devam ettiğini, Zemahşeri'yi, bilgi bakımından beğendiğini yazar.
Hayyam'ın fizik, metafizik, matematik, astronomi ve şiir konularında değişik eserleri vardır. Bunlar arasında İbni Sina'nın Temcid (Yücelme) adlı eserinin yorum ve tercümesi de yer alır. Zamanında, bir bilgin olarak ün kazanan Ömer Hayyam'ın edebiyat tarihindeki yerini sağlayan, sonraki yüzyılarda da doğu İslam dünyasının en büyük şairlerinden biri olarak anılmasına yol açan Rubaiyat'ıdır (Dörtlükler). Ömer Hayyam, İran ve doğu edebiyatında rubai türünün kurucusu sayılır. Sonraları aralarına başkalarının eserleri de karışan bu rubailer iki yüz kadardır. Hayyam, oldukça kolay anlaşılan, yumuşak, akıcı, açık ve seçik bir dil kullanır. Şiirlerinde gerçekçidir. Yaşadıkları, gördüklerini, çevresinden, zamanın gidişinden aldığı izlenimleri yapmacığa kapılmaksızın, olduğu gibi dile getirir. Ona göre, gerçek olan yaşanandır, dünyanın ötesinde ikinci bir dünya yoktur. İnsan, yaşadıkça gerçektir, gerçek ise yaşanandır. En şaşmaz ölçü akıl ve sağduyudur. İnsan bir akıl varlığıdır. Gerçeğe ancak akıl yolu ile ulaşılabilir.
Onun şiirinde zamanın haksızlıkları, softalıkları, akıl almaz saçmalıkları ince, alaylı, iğneleyici bir dille yerilir. Dörtlüklerinin konusu aşk, şarap, dünya, insan hayatı, yaşama sevinci, içinde bulunduğumuz geçici dünyanın tadını çıkarma gibi insanla sıkı bir bağlantı içinde bulunan gerçek eylem ve davranışlardır. Şiirlerinde işlediği konulara, çokluk felsefe açısından bakar. Aşk, sevinç, hayatın tadını çıkarma, Hayyam'a göre vazgeçilmez insan duygularıdır, insan hayatının ana dokusu bunlarla örülüdür. Bazı dörtlüklerinde filozofça derin bir sezgi, açık ve seçik bir insan severlik duygusu, gösterişten, aşırılıktan uzak bir yaşama anlayışı görülür. Hayyam kendisinden sonra gelen pek çok şairi etkilemiş, rubai alanında tek örnek olarak benimsenmiştir. Batı ülkelerinde adına bir çok dernek kurulmuş, rubaileri bütün bati dillerine, bu arada birçok defa Türkçe'ye Rubaiyat-i Hayyam, Hayyam'ın Rubaileri, Ömer Hayyam ve Rubaileri, Dörtlükler adı altında tercüme edilmiştir.
Rubailer
*Ben olmayınca bu güller bu selviler yok,
Kızıl dudaklar mis kokulu şaraplar yok,
Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok,
Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.
*Kim Senin yasanı çiğnemedi ki, söyle ?
Günahsız bir ömrün tadı ne ki; söyle ?
Yaptığım kötülüğü, kötülükle ödetirsen Sen,
Sen ile ben arasında ne fark kalır ki, söyle?
*Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var, bir bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç başbaşa verecek değil miyiz?
*Kim demiş haramı bilmez diye Hayyam?
Ben haramı helali karıştırmam,
Seninle içtiğim şarap helal,
Sensiz içtiğim su bile haram...
*Gönül, her an sevdiğinin kapısında ol;
Her istediğini onda ara, onda bul.
Aşk tavlasında hileye kaçma kalleşçe:
Koy canını ortaya, soyulursan soyul.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
ESERLERİ:
ŞİİR:
Havaya Çizilen Dünya (1935)
Çocuk ve Allah (1940)
Daha (1943)
Çakırın Destanı (1945)
Taş Devri (1945)
Üç Şehitler Destanı (1949)
Toprak Ana (1950)
Aç Yazı (1951)
İstiklal Savaşı- Samsun’dan Ankara’ya (1951)
İstiklal Savaşı- İnönüler (1951)
Sivaslı Karınca (1951)
İstanbul-Fetih Destanı (1953)
Anıtkabir (1953)
Asu (1955)
Delice Böcek (1957)
Batı Acısı (1958)
Mevlana’da Olmak (Gezi) (1958)
Hoo’lar (1960)
Özgürlük Alanı (1960)
Cezayir Türküsü (Fransızca, İngilizce ve Arapça çevirileriyle birlikte, 1961)
Aylam (1962)
Türk Olmak (1963)
Yedi Memetler (1964)
Çanakkale Destanı (1965)
Dışarıdan Gazel (1965)
Kazmalama (1965)
Yeryağ (1965)
Vietnam Savaşımız (İngilizcesiyle, 1966)
Kubilay Destanı (1968)
Haydi (1968)
19 Mayıs Destanı (1969)
Vietnam Körü (destan-oyun) (1970)
Hiroşima (Fransızca,İngilizce çevirileriyle, 1970)
Malazgirt Ululaması (1971)
Kınalı Kuzu Ağıdı (1972)
Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1973)
Horoz (1977)
Hollandalı Dörtlükler (1977)
Çukurova Koçaklaması (1979)
Nötron Bombası (1981)
Yunus Emre’de Olmak (1981)
Çıplak (1981)
İlk Yapıtla 50 Yıl Sonrakiler (1985)
Uzaklarda Giyinmek (1990)
Dildeki Bilgisayar (1992)
ÖDÜLLERİ:
1946 CHP Şiir Yarışması üçüncülüğü
1956 Yeditepe Şiir Armağanı Asu kitabıyla
1958 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Delice Böcek kitabıyla
1966 Milli Talebe Federasyonu Turhan Emeksiz Şiir Armağanı Delice Böcek ile
1977 Sedat Simavi Vakfı Ödülü’nü Peride Celal ile bölüştü, Horoz şiir kitabıyla
1967 International Poetry Forum (Uluslararası Şiir Forumu, Pittsburg
Amerika) tarafından "En İyi Türk Şairi" seçildi
1974 Struga (Yugoslavya) Şiir Festivalleri’nde Altın Çelenk ödülü
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Çocukluktan başlayarak babasının zengin kütüphanesinden yararlanıp okuma zevki edindi. Mısır'daki günlerinde bu zevki geliştirdi. Yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler’in "sanat kişiseldir" görüşünü paylaştığı ve "sanat için sanat" yaptığı bu ilk döneminde "Nirvana" adlı bir oyun, makaleler, denemeler, şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin içinde bulunduğu zor koşullar, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Sanatın toplumsal işlevine de ağırlık vermeye başladı. Bu ikinci dönem eserlerinde önce Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının dilde yenileşme çabalarına karşı çıktı. Sonra Ziya Gökalp'in de etkisiyle Yeni Lisan ve Milli Edebiyat akımını benimsedi. Daha çok romancı yönüyle ön plana çıktı. Bu türün edebiyatımızdaki önemli temsilcilerinden biri oldu. Yazarlık yaşamı boyunca Batı edebiyatı özelliklerine de sıkı sıkıya bağlı kaldı. Balzac, Flaubert ve Zola'dan etkilendi. Eserlerinde belli tarihsel dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet’in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet’in ilk on yılının, Bir Sürgün 2'nci Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. 1955’ten sonra da anıları dışında kitap yazmadı. Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban’dır. İlk romanı Nur Baba, 1922’de kitap olarak basılmadan önce gazetede yayınlandı.
ESERLERİ
ROMAN:
Kiralık Konak (1922)
Nur Baba (1922)
Hüküm Gecesi (1927)
Sodom ve Gomore (1928)
Yaban (1932)
Ankara (1934)
Bir Sürgün (1937)
Panaroma (2 cilt, 1953)
Hep O Şarkı (1956)
ÖYKÜ:
Bir Serencam (1914)
Rahmet (1923)
Milli Savaş Hikâyeleri (1947)
ŞİİR:
Erenlerin Bağından (1922)
Okun Ucundan (1940)
OYUN:
Nirvana (1909)
ANI:
Zoraki Diplomat (1955)
Anamın Kitabı (1957)
Vatan Yolunda (1958)
Politikada 45 Yıl (1968)
Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (1969)
MONOGRAFİ:
Ahmet Haşim (1934)
Atatürk (1946)
MAKALE:
İzmir’den Bursa’ya (1922, Halide Edip, Falih Rıfkı Atay ve Mehmet Asım Us ile birlikte)
Kadınlık ve Kadınlarımız (1923)
Seçme Yazılar (1928)
Ergenekon (iki cilt, 1929)
Alp Dağları’ndan ve Miss Chalfrin’in Albümünden (1942)
Halide EDip Adıvar
Savaş sürerken Atatürk ile siyasi görüş ayrılığına düştü. 1917’de Adnan Adıvar ile birlikte yurtdışına çıktı. Fransa ve İngiltere’de yaşadı. Amerika’da Columbia Üniversitesi, Hindistan’da Delhi İslam Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak dersler verdi. 1939’da Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu. 1950’de milletvekili seçildi. 4 yıl sonra tekrar üniversiteye döndü. Ölümüne kadar kürsü başkanlığı görevini sürdürdü. 1910'da yayınlanan ilk romanı "Seviye Talip" ile 1911'de yayınlanan ilk öykü kitabı "Harap Mabetler" edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılandı. Romanlarının kadınları, Batılı bir anlayışla idealize edilmiş, güçlü ve kültürlü kadınlardı. Kahramanlarının kişiliklerine, ruh yapılarına ve davranışlarına önem vererek bu özelliğiyle Türk romanında yeni bir adım attı. Kurtuluş Savaşı döneminde ulusçu, milli duyguları öne çıkaran roman ve öyküler kaleme aldı. "Yeni Turan", ""Ateşten Gömlek" ve "Vurun Kahpeye" bu dönemin eserleridir. En tanınmış romanı "Sinekli Bakkal" yazarlığında olgunluk dönemini gösterir. Bu romanda Sinekli Bakkal mahallesinde yaşayan insanlar, aydınlar ve saray çevresi gibi 2'nci Abdülhamit döneminin farklı toplum kesimleri canlandırılır. Bu romanın yazıldığı yıllarda Türkiye bağımsız ve Batı yanlısı bir ülke olmayı tercih etmişti. Bir yandan da Tanzimattan beri süren Batı-Doğu çatışmasından kurtulamamıştı. Halide Edip, "Sinekli Bakkal"da Doğu'nun değerlerini bulup çıkarmak, Batı'nın karşısına koymak amacındadır. Roman "roman yanıyla zayıf olmakla" eleştirildi. Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.
ESERLERİ
ROMAN:
Heyula (1908)
Raik’in Annesi (1909)
Seviye Talip (1910)
Handan (1912)
Yeni Turan (1912)
Son Eseri (1913)
Mev’ud Hüküm (1918)
Ateşten Gömlek (1923)
Vurun Kahpeye (1923)
Kalp Ağrısı (1924)
Zeyno’nun Oğlu (1928)
Sinekli Bakkal (1936)
Yolpalas Cinayeti (1937)
Tatarcık (1939)
Sonsuz Panayır (1946)
Döner Ayna (1954)
Akile Hanım Sokağı (1958)
Kerim Ustanın Oğlu (1958)
Sevda Sokağı Komedyası (1959)
Çaresaz (1961)
Hayat Parçaları (1963)
ÖYKÜ:
İzmir’den Bursa’ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922)
Harap Mabetler (1911)
Dağa Çıkan Kurt (1922)
OYUN:
Kenan Çobanları (1916)
Maske ve Ruh (1945)
ANI:
Türkün Ateşle İmtihanı (1962)
Mor Salkımlı Ev (1963)
Tevfik Fikret
Mekteb-i Sultani Müdürlüğü'ne getirildi. 31 Mart Olayları'nı protesto için bu görevden de ayrıldı. Ama öğrencileri ve Maarif Nazırı Naili Bey'in ısrarlarıyla göreve döndü. 8 ay sonra yeni Maarif Nazırı Emrullah Efendi ile anlaşamayınca bir daha dönmemek üzere bu görevi bırakttı. İttihat ve Terakki iktidarına da karşı çıkarak Aşiyan'a çekildi. Ağır bir şeker hastalığına yakalanmıştı. Kolundan olduğu bir ameliyatın ardından yaşamını yitirdi. Eyüp’teki aile mezarlığına defnedildi.
Küçük yaşlarda şiir yazmaya başladı. Başlangıçta Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem şiirleri arasında uzunca bir arayış dönemi geçirdi. Daha sonra Fransız şiiriyle tanıştı. Özellikle François Coppe'den etkilenerek kendi şiirini yaratmaya koyuldu. Aşırı titiz tutumu, en küçük ayrıntılar üzerinde dikkatle durmasıyla kendine özgü bir üslup yarattı, döneminin tüm edebiyat ve şiiri üzerinde etkili oldu. Biçimsel kaygıları gözardı etmedi, sürekli yenilik aradı. 1900'de yayınlanan "Rübab-ı Şikeste"de toplumsal sorunlara ağırlık veren şiirlerin yanısıra, günlük konuşma diline yakın dille yazılmış şiirlerde vardı. Betimlemelerindeki ayrıntılı ustalığının ressamlığına bağlanır. Doğa şiirlerindeki doğayla uyumluluk da dikkat çeker. Oğlu Halûk'un şiirlerinde büyük etkisi oldu. 1911'de yayınlanan ikinci şiir kitabı "Halûk'un Defteri"ndeki şiirler, en umutlu ve iyimser şiirleridir. Bu şiirlerde oğluna ve Osmanlı gençliğine çalışkanlık, yurt sevgisi, hak ve hukuktan yana olma gibi erdemleri öğütledi.
1911'de basılan "Rübabın Cevabı"ndaki şiirlerde halkın acılarını, zorbalıkları, baskı ve haksızlıkları anlattı. Bu kitapta yer alan "Tarih-i Kadim'e Zeyl" başlıklı şiirde, kendisini eleştiren Mehmet Akif Ersoy'ya yanıt verdi Din ve doğa konusundaki görüşlerini açıkladı. Kendisinin doğanın bir izleyicisi olduğunu söyledi. 1914'te yayınlanan "Şermin"de yalın bir dille yazılmış, kısa dizelerden kurulu, dolaysız bir anlatımın egemen olduğu şiirler yer alır. 30'lu yaşlarından sonra çevresindeki olumsuzluklardan oldukça etkilendi. Dünya görüşü, çağının koşullarını aştı. Özgürlük ve eşitliğe inandı. Sınıfsal çıkarlara dayalı yönetim biçimini eleştirdi, belli egemen sınıfların yönettiği devlete ve bu devletin koyduğu yasalara karşı çıktı. Özel yaşamında da katı bir ahlak anlayışı sürdürdü. İnsana büyük değer verdi. Ona göre tüm soruların üstesinden gelecek, mutlu yarınları hazırlayacak olan insandır. İnsanın üstünlüğünü sağlayan ise duyarlılığı ve sezgi gücünden çok düşünme gücü ve aklıdır.
ESERLERİ
Rübab-ı Şikeste (1900-1984)
Haluk’un Defteri (1911-1984)
Rübabın Cevabı (1911-1945)
Şermin (1914-1983)
Tarih-i Kadim (1905)
Son Şiirler (1952. Yay. Haz. Cevdet Kudret)
Nurullah Genç
1983 Yılında Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü�nü bitirdi. Aynı üniversitede Yüksek Lisansını tamamladı. Yine aynı üniversiteden Doktor, Doçent ve Profesör unvanlarını aldı. Şu anda Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde Öğretim Görevlisidir.
Eserleri
İntizar
Yağmur
Rüveyda
Aşk Ölümcül Bir
Gül Ve Ben
Hüznün Lalesidir Dünya
Sensiz Kalan Bu Şehri
Yürüyelim Seninle İstanbul'da
Müpteladır Gemiler Benim Denizlerime
Her Şey Yanıp Gül Oldu
Kitapları
İntizar
Başarı Bedel İster
Zirveye Götüren Yol: Yönetim
Müpteladır Gemiler Benim Denizlerime
Yürüyelim Seninle İstanbul'da
Aşk Ölümcül Bir Hülyadır
Yağmur
Gül ve Ben
Hüznün Lalesidir Dünya
Sensiz Kalan Bu Şehri Yakmayı Çok İstedim
Birkaç Deli Güvercin
Tutkular keder oldu - 1988 (ilk romanı)
Cahit Zarifoğlu
Ceddimiz 300 yıl kadar önce Kafkasya'dan Maraş'a gelip yerleşmişler.
Bunlar üç kardeşmiş ve içlerinden birinin adı Zarif'miş. İşte bizim aile bu Kafkasyalı Zarif'ten geliyor. Daha çok bu sebeple olacak Kafkasya'yı çok seviyorum.
Edebiyata lise yıllarında şiir ve kompozisyonlar yazarak başladım.
Usta hikayeci Rasim Özdenören, şair Erdem Beyazıt, şair Alaaddin Özdenören ile aynı sıralarda okuduk.
Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdim.
Öğrenciliğim sırasında çalışmak zorundaydım. Muhtelif gazetelerde sayfa sekreteri olarak çalıştım. Bu yüzden tahsilim biraz ağır aksak ilerledi. Bütün bunlar zarfında vazgeçmediğim,değişmeyen, istikrarlı bir yönüm vardı,o da şairliğim ve yazarlığımdı.
Bir yerde çok titiz bir insanım,bir bakıma da hiç titiz değilim. Görünüşte bir düzensizlik içindiyim,ama her şey zihnimde benim de şaştığm bir disiplin ve düzen içindedir. Şu masanın halini görüyorsun.Çekmecelerde öyle. Ama söyleyin bir şey onu gözüm kapalı çıkarayım. Hayatımda öyle. Bir telaş içinde parçalanmış gibiyim. Ama saati saatine proğramlanmışımdır.
Şiiri de ne zaman yazacağımı bilmiyorum.Memur gibi. Durum öyle gerektiriyor.
Sezai Karakoç Ağabeyin yayınladığı Diriliş dergisinde şiirlerim yayınlandı.
Ağabeyin sohbetlerinden ve yazdıklarından çok şeyler öğrendik.Her anlamda bizim hocamızdı. Yetişmemizde çok büyük faydası oldu. Sonra Nuri Pakdil ve arkadaşlarının yayınladığı Edebiyat dergisinde yazdım. 1976'dan itibaren ise ben, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Akif İnan ve Nazif Gürdoğan'nın kurucuları olduğu Mavera dergisinde şiirlerim, bir-iki hikayem, senaryo çalışmalarım, günlüklerim ve "Okuyucularla" ismini verdiğimiz sohbetlerim yayınlandı. Bir kaç yıldan beri ise roman çalışıyorum. Bunlardan ilki Savaş Ritimleri 1985'te yayınlandı. Ayrıca çocuk edebiyatı dalında kitaplar yazdım."*
Değişik dönemlerde ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği yapan Cahit Zarifoğlu, 1976'dan itibaren TRT Genel Müdürlüğü'nde mütercim sekreter olarak görev aldı. Farklı gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.Mavera Dergisi'ni arkadaşlarıyla birlikte yayımladı. Zaman Gazetesi ve Mavera dergisi'nde 'Okuyucularla' başlığıyla hayli ilgi toplayan ve bir 'mektep' özelliği taşıyan sohbet köşelerini düzenledi. 1983'te TRT İstanbul Radyosu'nda görev aldı. Radyo oyunları yazdı. 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü'nü alan Zarifoğlu, 07 Haziran 1987'de Yâr'ine kavuştu. 'Yâr ile bayram iderler şimdi."
ESERLERİ:
Şiir:İşaret Çocukları
Yedi Güzel Adam
Menziller
Korku ve Yakarış
Hikaye:İns
Çocuk Hikayeleri:Serçekuş
Katıraslan
Ağaçkakanlar
Yürekdede ile Padişah
Küçük Şehzade
Motorlu Kuş
Kuşların Dili
Çocuk Şiirleri:Gülücük
Ağaçokul (Çocuklara Afganistan Şiirleri)
Roman:Savaş Ritimleri,Ana
Günlük:Yaşamak
Deneme:Bir Değirmendir Bu Dünya
Zengin Hayaller Peşinde
Tiyatro:Sütçü İmam
Divan Edebiyatı
--------------------------------------------------------------------------------
DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ
1.GAZEL: Özellikle aşk, güzellik ve içki konusunda yazılmış belirli biçimdeki şiirlere denir. Beyit sayısı genellikle 5-9 arasında değişir. Gazelin ilk beyti mutlaka kendi arasında uyaklı olur.Bu ilk beyte �matla�, son beyte ise �makta� adı verilir. Bir gazelin en güzel beytine �beyt-ül gazel�, şairin mahlasının bulunduğu beyte de �mahlas beyti� denir. Beyitleri arasında anlam birliği bulunan gazele �yek-âhenk�, aynı güç ve güzellikte beyitlerden oluşan gazele de �yek-âvâz� gazel adı verilir.
2.KASİDE: Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla belirli kurallar içinde yazılan uzun şiirlerdir. En az 33, en çok 99 beyitten oluşur. Kasidenin en güzel beytine �beyt-ül kaside�, şairin mahlasının bulunduğu beyte de �taç-beyt� adı verilir.
3.MESNEVİ: Her beyti kendi içinde uyaklı uzun nazım biçimidir.Bir anlamda Divan edebiyatında manzum hikayelerin yazıldığı bir biçim olarak da tanımlayabiliriz.
Mevlânâ�nın ünlü tasavvufi mesnevisi 25.700 beyitten oluşmuştur.
Mesneviler aşk, dini ve tasavvufi, ahlaki-öğretici, savaş ve kahramanlık, bir şehri ve şehrin güzelliklerini anlatma, mizah gibi türlü konularda yazılmıştır. Divan edebiyatında roman ve hikaye gibi türler olmadığı için mesneviler bir bakıma bu türlerin yerini tutmuşlardır. On bölümden oluşur.Aynı şair tarafından yazılmış beş mesneviye �Hamse� adı verilir. Hamse sahibi olarak tanınmış önemli divan şairleri: Ali Şir Nevâi, Taşlıcalı Yahya, Nev�i-zâde Atâi�dir.
4.KITA: Yalnız ikinci ve dördüncü dizeleri birbiriyle uyaklı iki beyitlik nazım biçimidir. Beyitler arasında anlam birliği bulunur. Pek çok konuda yazılabilir.
5.MÜSTEZAT: Gazelin özel bir biçimine denir. Uzun dizelere kısa bir dize eklenerek yazılır. Uzun ve kısa dizeler gazel gibi kendi aralarında uyaklanırlar. Kısa dizelere �ziyade� adı verilir.
BENTLERDE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ
1) RUBÂİ: Dört dizelik ve kendine özgü ayrı ölçüsü olan bir nazım biçimidir. Konusu daha çok dünya görüşüne ve şairin felsefi düşüncelerine yöneliktir.
Edebiyatımızda bu türün en başarılı son temsilcisi olarak Yahya Kemal gösterilmektedir.
2) TUYUĞ (TUYUK): Rubâi gibi dört dizelik bir nazım biçimidir. Edebiyatımızda en çok tuyuğ yazmış şair Kadı Burhanettin�dir. Bu biçim yalnızca Türk edebiyatına özgüdür. (Rubai, İran edebiyatından geçmedir).
BİRDEN ÇOK DÖRTLÜKLER
1)MURABBA: Dört dizelik kıtalardan oluşur. Bent sayısı 3-7 arasında değişir. Her konuda yazılır.
2)ŞARKI: Genellikle aşk, içki, eğlence konularında yazılan dört dizelik nazım biçimidir. Biçim bakımından �murabba�ya benzer. Çoğunlukla bestelenmek için yazılır. Bu biçim de tuyuğ gibi yalnızca Türk edebiyatına özgüdür. �Şarkı� biçiminin yaratıcısı ve en güçlü şairi Nedim�dir.
NOT: Divan edebiyatında üçlü ya da daha çok mısralı bentlerden meydana gelmiş nazım şekillerinin genel adı MUSAMMAT�tır. Yani dört dizeden oluşan murabba, şarkı gibi biçimlerin; beş dizeden oluşan tahmis, taştir, tardiyye gibi biçimlerin ya da altı veya daha çok dizeden oluşan biçimlerin tümünün üst başlığı MUSAMMAT�tır.
TERKİB-İ BENT: Bentlerle kurulan bir nazım biçimidir. Her bent, sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur. Bendin son beytine �vasıta beyti� denir. Terkib-i bentte vasıta beyti her beytin sonunda değişir ve vasıta beyti mutlaka kendi içinde uyaklı olur.
Terkib-i bentlerde genellikle talihten ve hayattan şikayetler, dini, tasavvufi, felsefi düşünceler anlatılmış, toplumsal yergi niteliğinde eleştirilere yer verilmiştir.
TERCİ-İ BENT: Biçim bakımından terkib-i bente benzer ; ancak vasıta beyti her bendin sonunda değişmez ve aynen tekrarlanır. Konularında daha çok Tanrının gücü, evrenin sonsuzluğu, doğanın ve yaşamın karşıtlıkları vardır.
DİVAN EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ
TEVHİT VE MÜNACÂT: Tanrının birliğini ve yüceliğini anlatan şiirlere tevhit, Tanrıya yapılan yalvarış ve yakarışları anlatan şiirlere de münacât denir. Daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır.
NAAT: Hz. Muhammed�i övmek için yazılan şiirlere denir. Bunlar da daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır.
MERSİYE: Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak için yazılan şiirlerdir. Genellikle terkib-i bent biçimiyle yazılmıştır. (Bu türün, Eski Türk Edebiyatı�ndaki adı sagu, Halk Edebiyatı�ndaki adı ise ağıttır).
METHİYE: Bir kimseyi övmek için yazılan şiirlerdir. Bunlar da genellikle kaside biçiminde yazılmıştır.
HİCVİYE: Bir kimseyi yermek için yazılan şiirlerdir.
FAHRİYE: Şairlerin kendilerini övmek amacıyla yazdıkları şiirlerdir.
NOT: Divan edebiyatında bir şairin şiirine, başka bir şair tarafından aynı ölçü, uyak ve redifle yazılan benzerine �Nazire� denir. Bu, nazire yazan şairin diğer şaire karşı duyduğu saygı ve beğeniden ileri gelmektedir. Edebiyatımızda bu türde de pek çok ürün verilmiştir.
DİVAN EDEBİYATININ ÖNEMLİ ŞAİR VE YAZARLARI
HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.
MEVLANA : XIII.yüzyılda yaşamıştır. Birkaç Türkçe beyit dışında, tüm şiirlerini Farsça ile yazan ünlü tasavvuf şairidir. Oğlu Sultan Veled de tasavvufi konuları işleyen bir şair olarak bilinir. Mesnevi, Divan-ı Kebir, Mektubat, tanınmış eserleridir.
ALİ ŞİR NEVÂİ: Çağatay lehçesinin en güzel örneklerini veren şair 15. yüzyılda yaşamıştır. Muhakemetü�l-Lugateyn adlı eserinde Türkçe�nin Farsça�dan daha üstün bir dil olduğunu savunmuştur. Hamsesi vardır. Anadolu dışında Türkçe şiir yazan ilk şairdir.
ŞEYHİ:15. yüzyılda yaşamıştır. �Harnâme� adlı eseri edebiyatımızda ilk fabl türü eser olarak bilinmektedir. Mesnevi alanında başarılı olmuştur.
SÜLEYMAN ÇELEBİ: 15. yüzyılda yaşamıştır. Hz. Muhammed için yazdığı Vesilet-ün-Necat (mevlit) adlı mesnevisiyle tanınmış bir şairdir. (İslam edebiyatında Hz. Muhammed�in hayatını anlatan eserlere SİYER denir).
FUZÛLİ: Fuzuli 16. yüzyılın en güçlü şairlerindendir. Arapça, Farsça, Türkçe divanı olan tek şairdir. Eserlerini Azeri lehçesiyle yazmıştır. Divan edebiyatının en lirik şairi olarak kabul edilmektedir. Ona göre yaşamın anlamı acı çekmekle özdeştir. Platonik bir aşk arayışı vardır. Din dışı konularda yazmakla birlikte tasavvuftan da etkilendiği bilinmektedir. Kendisine bağlanan maaşı almasında güçlük çıkaran memurları şikayet etmek için yazdığı �Şikayetnâme� adlı mektubu edebiyatımızdaki en ünlü yergilerden biridir.
Divanlarından başka bir naat olan �Su� kasidesi, Leyla vü Mecnun mesnevisi, Peygamber ailesini anlattığı Hadikat-üs-Süeda�sı Şah İsmail ile II:Bayezid�i karşılaştırdığı Beng ü Bâde�si ve tıp bilgisini sergilediği Sıhhat ve Maraz�ı en tanınmış eserleridir.
BÂKİ: Baki,16. yüzyıl şairlerindendir. Döneminde �şairler sultanı� olarak tanınmış ve saratın bütün olanaklarından yararlanmıştır. İyi bir medrese eğitimi gördüğü bilinmektedir.
Dünya nimetlerinin hepsinden yararlanma anlayışındadır. Kanuni�nin ölümü üzerine yazdığı mersiyesi çok tanınmıştır. Divanı vardır.
NÂBİ: 17. yüzyıl şairlerindendir. Divan edebiyatında didaktik şiirler yazmasıyla bir yenilik olarak kabul edilmektedir. Din, töreler ve sosyal yaşamla ilgili öğütler verir.
Nâbi�nin Divan�ından başka Hayriye, Hayrâbâd adlı iki didaktik eseri, gezi notlarını içine alan Tuhfet-ül Harameyn�i ve Münşeat adlı eserleri vardır.
NEFİ: Nefi , 17. yüzyıl şairlerindendir. Edebiyatımızdaki en ünlü kaside şairi olarak bilinir. Övgülerindeki ve yergilerindeki aşırılıklarıyla ünlüdür. Yazdığı hicviyelerindeki aşırılık boğdurulmasına neden olmuştur. Hayal gücü çok zengin olan Nefi�nin somut benzetmelerden yararlanması da belirgin bir özelliğidir. Türkçe ve Farsça divanı olan Nefi�nin ayrıca hicviyelerini topladığı Sihamı-ı Kaza adlı bir eseri de vardır.
NEDİM: 18.yüzyıl şairlerinden olan Nedim, Lale Devri�nin şairi olarak bilinir. Eserlerinde aşk, içki, zevk ve sefayı işler. �Mahallileşme akımı�nın önderi olan şairin Halk edebiyatından da etkilendiği bilinmektedir. Şiirlerinde halkın ağzından alınma deyimler olduğu gibi, halkın konuşma diline de oldukça yaklaşmıştır. Samimi ve içten bir söyleyişi olan Nedim, şarkılarıyla tanınmıştır. Divan şiirindeki klişeleri (mazmunları) bir ölçüde yıkmış olan şairin Divan�ı vardır.
ŞEYH GALİP: Divan edebiyatının 18.yüzyılda yaşamış son büyük şairidir. Galatasaray Mevlevihanesinde şeyhlik yapmıştır. Nabi�nin �Hayrâbâd�ına nazire olarak ve Mevlânâ�nın mesnevisinden etkilenerek yazdığı �Hüsn-ü Aşk� adlı meşhur mesnevisinde, tasvvuf konusundaki düşüncelerini ortaya koyar. Bu eserinde allegorik (sembolik) bir anlatım kullanan şair hayal gücünden ve masal ögelerinden de yararlanmıştır.
EVLİYA ÇELEBİ: (17.yy) Edebiyatımızda gezi türünün ilk örneklerini veren yazar, usta bir gözlemcidir. Elli yıllık bir süre içinde gezdiği yerleri konuşma diline yakın bir dille anlatmıştır. Anlatımında abartılı olmakla birlikte, Divan nesrinin kalıplarını da kırmıştır. 10 ciltlik �Seyahatnâme� adlı eseri çok tanınmıştır.
NOT: Divan edebiyatının nesir yazarı olarak tanınan diğer önemli yazarları şunlardır:
SİNAN PAŞA: (15.yy) Tazarrunâme adlı süslü nesri ile tanınır.
MERCİMEK AHMET: (15.yy) Farsça�dan çevirdiği Kabusnâme adlı eseriyle tanınır.
NAİMÂ: (17.yy) Kendi adıyla anılan (�Naima Tarihi�) adlı tarih eserinin yazarıdır.
KATİP ÇELEBİ: (17.yy) Batılıların Hacı Kalfa dedikleri yazar ve düşünürdür. Arapça, Farsça, Fransızca, Latine bilen yazarın tarih, coğrafya, matematik konularında yazılmış eserleri vardır.
TASAVVUF FELSEFESİ
Tanrı nedir? Evrenin oluşu nasıldır? Biz neyiz? Niçin geldik dünyaya? Yaşamımızın anlamı, var olmanın aslı, gerçek, başlangıç ve son nelerdir? Bu ve bunun gibi fizik ötesi sorulara cevap vermeye çalışan düşünüş yoluna �Tasavvuf� düşüncesi denir. [Vahdet-i Vücut (Varlığın Birliği) Teorisi].
Bu düşünüşe göre Tanrı tek varlıktır. (Vücud-i Mutlak). Aynı zamanda tek güzelliktir (Hüsn-i Mutlak).
Tek varlık olan Tanrı kendisini görecek gözler, sevecek gönüller istemiş ve kainat olarak tecelli etmiştir.
Bu tıpkı aynayla kaplı bir odada olmak gibidir.